Ana Sayfa Güncel, Manşetler, Siyaset 8 Kasım 2020 4473 Görüntüleme

Yeni Dünya Düzeni ve Beykoz’un Köyleri!..

Bilim camiasının önemli isimlerinden olan Prof. Dr. Hüseyin Öztürk’ün hem Beykoz halkı hem de tüm dünya spekturumu için söyleyecekleri var. Değişen standartlar ve dünyanın yeni düzeni daha önce hiç görülmemiş gelişmelerin habercisi olacak. Bu değişim rüzgarında biz neler yapacağız?

İste Marks ve Enngels’den Beykoz’un köylerine uzanan değerli hocamız Prof. Dr. Hüseyin Öztürk’ün konu hakkındaki yazısı;

“Ey köylüler birleşiniz, kooperatifleşiniz…

İki Alman ekonomist Marks ve Engels’ in 1848 yılında yayınladığı Komünist manifestonun ana mottosu “Dünyanın bütün işçileri birleşin” idi. İşçiler birleşerek burjuva sınıfının üretim araçlarına el koyup kamulaştıracak, sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya kurulacaktı. Komünist manifesto ideali 1917 de gerçek oldu, ama bunun bir hayal olduğunu anlamak için 74 yıl daha beklenecekti. 1980 li yıllarda Rusya’da sosyalizmin terk edilmesiyle tüm dünyada sorunlar çözülmedi. Hatta arttı ve içinden çıkılmaz hale geldi. Dünyamızın son yüz yılında nüfusun ve tüketimin çılgın artışı büyük bir ekolojik krizi de beraberinde getirdi. Toprak, hava ve su kirlendi, yüzlerce canı türü yok oldu, büyük savaşlar yaşandı. Büyük beton kentler kuruldu ve plastikten yeni bir kıtı oluştu ve antropojen olarak adlandırılan yani bir çağa girildi. Ve bugün kentler ve insanlık küresel iklim değişimiyle ilgili zamanını ve boyutunu kestiremediği büyük bir afetle karşı karşıya geldi…

Sosyalizm bir ütopya olarak pek çoğumuza göre artık geride kaldı. ABD’nin başını çektiği kapitalist ülkeler bloğu ile yarışa girilmesi, insanoğlunun ihtiyaçları giderilse de ihtirasların giderilememesi ve varoluşundan gelen egosunun bastıramaması vb. sebeplerle kapitalizme yenilgisi sonrası insanları heyecanlandıracak yeni görüşler de üretilemedi. İnsanlık ekolojik sona doğru son sürat gitmesine rağmen sınıfsal ( emek-sömürü esaslı ), milliyetçi- ırkçı ( renk ve millet esaslı ) ve dinsel- inanç esaslı politika hala insanlığın ana gündemini oluşturuyor. Bunların dışında yeni bir ses, yeni bir soluk ABD den John Bellamy Foster’den geliyor. Foster yeşil Marksizm temalı yeni bir düşünce akımını zorluyor. Foster özetle doğanın korunmasının insanlığın ana önceliğini oluşturduğuna, eski deyişle “ baş çelişkisi” haline geldiğine vurgu yapıyor. Doğanın korunmasını ve buna uygun sürdürülebilir kullanımını esas alan bu yeni yaklaşımla neden yeşil bir kominal toplum oluşturmanın gereğini açıklıyor. Foster’ in yaklaşımları yeni bir sistem olarak olgunlaşmasa da son zamanlarda hepimizin dikkatini yok olan doğaya ( doğa bittikçe insanın da bittiği) çeken bir yenilik olarak kabul edilebilir. Hele günümüz salgın sürecinde…

Gelecek Büyük model

Bugün yüksek sesle seslendirilmese de gelecekte bir model olarak , dünyanın tek bir organizasyon tarafından örneğin Birleşmiş Milletler veya dünya egemenliğini eline alan bir süper güç örneğin ABD tarafından yönetimi öneriliyor. Dünya devletinin- yönetiminin başkenti neresi olur bilemeyiz ancak onun altında kıta yönetimleri de olabilir. Ve bunun altına büyük nehir organizasyonları ( kıta yönetimin bir alt yönetimi ) gelebilir. Nil devleti, Mekong Devleti, Tuna Devleti, Brahmaputra Devleti veya yönetimi gibi.. Üçüncü ve dördüncü yapısal – siyasi yapılanma Nehir kollarının büyüklüklerine göre il ve ilçe şeklinde alt yönetsel birliklerin kurulması süreci olacaktır. Sakarya nehir havzası valiliği, Kızılırmak nehir havzası valiliği gibi ve bunların onlarca kolları için ilçe benzeri daha bir alt yönetimler yeni hayallerimiz… Bu tür bir yapılanmaya geçeceğiz ama yüz yıl ama beş yüz yıl sonra.. Üretim ve paylaşım sistemi de bu değişikliğe uygun yeni şekiller alacaktır. Kişisel mal- kaynak yerine dünya kaynağı kavramı oluşabilir. Bu şimdiden dillendirilmiyor değil. Özellikle de kaynak fakir- güçsüz ülkelerin elindeyse…

WhatsApp Image 2020-11-08 at 14.10.00

Yakın Gelecek Eylem Planı

Bugün cennet köylerini bırakarak kentlere akan halkın çoğu, kent cehennemini veya toplu bir kent hapishanesini yaşıyor. Ve bir kurtuluş umutları da yok, çocuklarıyla kentlerde esir düşmüşler ve ömürlerinin tükenmesini veya cezalarının bitmelerini bekliyorlar sessizce. Tıpkı idam mahkumlarının sessiz bekleyişleri gibi. İçtiklerinden, yediklerinden, soluduklarından, yürüdüklerinden zevk almadan.. Bastıran Kovid -19 ile daha da esaret içine girerek.. Kentlerde çalışarak, çalıştırılarak hayatlarımızı kendi beton cezaevlerinde geçirmeye harcıyoruz. Sistem böyle çalışıyor, beton, rant, siyaset, kaos, çöküş ve yok oluş iç içe geçmiş şekilde …

Geriye Dönüş

Tüketim esaslı kentlerde toplanma ve buna paralel artan halk sağlığının genlere varacak ölçüde hızla bozulmasına ve diğer yandan ekolojik krizin derinleşmesi şeklinde özetleyebileceğimiz yok oluşa karşı durmak ve zaman geçirmeden yeni organizasyonlara girmek durumundayız. Organizasyonun en önemli noktası kırların, köylerin belli bir nüfusla donatılması, buradaki suların, toprakların, meraların, ormanların köy – dere havzası kooperatifleri tarafından korunarak kullanılmasıdır. Bu kıra dönüştür ve bugün pandemi sonrası kıra dönüş tüm dünyada yeni, ancak bir o kadar da kontrolsüz bir yönelim halini almıştır. Köylere dönüş; köylerin planlanmasını da gündeme getirecektir- getirmelidir. Bunun için her bir nehir – dere havzası içine düşen köyler hem tekil, fakat aynı zamanda bir sistem olarak bütüncül ele alınmalı, havza esaslı yeni bir kalkınma programları oluşturulmalıdır. Bir taraftan nehir ve dere birlikleri kurulmalı, havzaların geleceğini buradaki kamu kuruluşları ( tarım il-ilçe müdürlükleri başta olmak üzere ) köy kooperatifleriyle, köy koopların birleşimiyle oluşmuş kooperatif birlikleriyle birlikte tasarlanmalıdır.

Köylülerin kooperatif kurmasına yardımcı olması için tüm vali kaymakam ve belediye başkanları zaman geçirilmeden görevlendirilmelidir. Belediyeler, kaymakamlıklar kentlerdeki köy dernekleri ile toplantılar düzenlemeli, kooperatifleşme konusunda kentlerdeki köylülere gerekli teknik (hukuki) ve maddi destek sağlanmalıdır. Yoğun göçer nüfuslu Beykoz için bu durum ayrı bir önem arz ediyor. Köylerde toprak kalitesi ve arazi kabiliyetine göre yeniden bir kullanım planlaması zaman geçirilmeden yapılmalıdır. Çıkarılacak kanunlarla üniversiteler ve bölge kalkınma ajansları da bu konuda görevlendirilmelidir. Hayvancılık, tarım, su ürünleri yetiştiriciliği, enerji, ulaşım, yerleşim, atık yönetimi havza ve koy ölçeğinde ele alınmalı, kırların korunması- kullanılması ve insanla buluşması ve nüfuslandırılması sağlanmalıdır. Özellikle kentlerin yaşanmaz olduğu ve hele hele bugünkü salgın döneminde ve tarımsal üretime ihtiyacın arttığı bugünlerde şehirlerde binlerce köy dernekleri aracılığıyla köyler yeniden el alınmalı, havza esaslı köy dernekleri birliği, muhtarlar birlikleri gibi birlikler ve bunların eylem planları zaman geçirilmeden oluşturulmalıdır. Yüz yetmiş yılı geçen “bütün işçiler birlesiniz” yerine bugün “ bütün köylüler birleşiniz, kooperatifleşiniz ve arazilerinize, sularınıza, sahip çıkınız, üretimi ve tüketimi birlikte planlayınız” demek bir zorunluluk olarak önümüzde duruyor. Bilimle ve bilgiyle yürüyecek, havza esaslı kırsal yenilenme, bölgesel yenilenme, kıtasal yenilenme geleceğin modeli olabilir. İnsanlık bugün Mars ve diğer planetler üzerine araştırmalar yapıyor olsa da, ortak varlığımız Dünyamızdan başka yaşayacağımız bir yer henüz ufukta görülmüyor.”

Kavacık Mah. Fatih Sultan Mehmet Cad. Tonoğlu Plaza No: 3/4 - +90 532 387 73 79 - BEYKOZ - İSTANBUL

Tema Tasarım | AnatoliaWeb