Beşinci dönem Beykoz Belediye Başkanı ve 2014 Mart Yerel Seçimlerinde AK Partiden Beykoz Belediye Başkan Aday Adayı Muharrem Ergül, “Ben İyi Bir Beykozluyum” sloganıyla çıktığı yolda basın mensuplarına Karlıtepe Kule Restaurantta sabah kahvaltısı verdi.
Basınla yapılan toplantıya bazı iş adamlarının yanı sıra, AK Parti Meclis üyesi aday adayı Salih Birinci, Beykozlu Doğu Karadenizliler Derneği Başkanı Emin Yavuz ve Beykoz Kızılay Derneği yöneticileri de eşlik etti.
Konuşmasını, “Ben iyi bir Beykozluyum” diyen ve hemen arkasında bulunan seçim pankartı üzerinde aynı ifadelerin yazdığını söyleyen AK Parti Beykoz Belediye Başkan Aday Adayı Muharrem Ergül özetle şöyle dedi: “Allah nasip ederse ömrüm son bulduktan sonra da bu topraklarda yatacağıma inanıyorum. Çünkü benim mezar yerim de Beykoz’da. Burada gördüğünüz arkadaşlarımızın büyük bir çoğunluğu uzaklardan, ülkemizin çeşitli yerlerinden geldiler. Kimi Ardahanlı, Diyarbakırlı, Rizeli, Trabzonlu, Samsunlu hatta Makedonyalı. Ama biz buraya aitiz. Bu toprakların, bu bölgenin bir parçasıyız. Bizim gibi kentlerde mikro milliyetçilik olmaz, olmamalı. Mikro milliyetçilik kenti öldürüyor ve yozlaştırıyor. Buna mahal vermemek için yaşadığımız yeri her zaman önemseyelim. Biz Beykoz’da yaşıyoruz ve Beykozlu olmaya çalışalım. Aday olursam eğer, seçimlerde tek afiş kullanacağım. O da sadece “Ben iyi bir Beykozluyum” olacak. Geçmişten beri söylüyorum insanlar yaşadıkları yeri önemserlerse kentler yağmalanmaktan korunur. Biz bugün Karlıtepe’deyiz. Peki, neden Karlıtepe? Bunun da simgesel bir anlamı vardır. Karlıtepe, Beykoz’da yaşayan bir halkın özetidir. Karlıtepe gerçekten Beykoz’da, siyaset açısından da insanlık onuru olarak ta çok dik duran insanların oturduğu önemli bir yerdir. Bildiğiniz gibi Karlıtepe uzun yıllar itilmiş, kakılmış bir yer gibi gözüktü insanların gözüne. 2004 yılında ben Beykoz’da Belediye Başkanlığı için aday olduğum da Karlıtepe de içme suyu bile yoktu. Dizlerime kadar sarı çizmelerimi giydim ve ekip arkadaşlarımla beraber burada çalışma yaptık. Buranın sakinleri bunu çok iyi hatırlar. Benim dedem 1936’da Trabzon’dan, Beykoz’a geldi. Karadeniz coğrafyasında herkes onu Niyazi Reis olarak tanırdı. Arkasından babam geldi. Babam da Beykoz’un ilk kaportacısıdır. Ben gözlerimi açtığımdan bu yana Beykoz’dayım. Beykoz’da İshakağa Okulu’nda okudum. Farklı hiçbir yere gitmedim, az önce de ifade ettiğim gibi ben Beykoz da doğdum, Beykoz da öleceğim. Ben Belediye Başkanlığım döneminde Beykoz da bir tek kişinin burnunu kanatmadım. Buna ilk Başta Allah sonrada beni tanıyan mahalle sakinleri şahittir. Belediye Başkanlığı yaptığım dönemde elbette doğrularımızın yanında hatalarımız da oldu. İnsanız, hepimiz hata yapıyoruz. Mesela daha şeffaf olabilirdim. Hizmetlerde referandum yöntemiyle vatandaşlarımızı da yönetime ortak edebilirdim. Mahallelerimizde muhtarlarımızla daha koordineli bir çalışma içerisine girebilirdik. Muhtarlarımızı Belediye yönetimine ortak ederek mahallelerimizin en ücra noktalarına dahi anında hizmet ulaştırabilecek bir dinamizm yakalayacağız. 320 km’lik Beykoz’un en ücra köşelerine dahi kaliteli hizmet ulaştırabilecek bir yapıyla çalışacağız. Köylerimizde de bu anlamda önemli çalışmalar yapmamız lazım. Köylerimizde yaşayan insanlarımız ‘bizleri ihmal ediyorsunuz’ diyor. Bu millet her şeyi affediyor ama adam yerine konmamayı affetmiyor. Aday adaylığı sürecinde aday olup olmamam hiç sorun değil. Beykoz’un hayrı için hangi arkadaşımız önde gidiyorsa, o arkadaşımız yürüse bile ben onun için koşarım. O yatsa bile ben ayakta dururum. O otursa bile ben ayağa kalkarım. Sonuçta hepimiz AK Partiliyiz ve siyasi bir düşünceyi savunuyoruz. Sayın Başbakanımızın arkasında kim varsa benim de arkamda onlar var. Binlerce, on binlerce Beykozlu kardeşim, ablam, abim, amcam, akrabam, komşum, dostum hepsi benim arkamda. Biz bu sokakların insanıyız, sokaklar arkamızda” dedi.
