Ana Sayfa Güncel, Manşetler, Siyaset 24 Kasım 2014 2102 Görüntüleme

İŞÇİ PARTİSİ’NDEN CHP’YE KATILIM!..

Beykoz İşçi Partisi’nden CHP’ye katılım.

İşçi Partisi 30 Mart 2014 yerel seçimlerindeki Belediye Başkan Adayı Can Çakmak ve üç arkadaşı törenle CHP’ye katıldılar.

Cumhuriyet Halk Partisi Beykoz İlçe Merkezinde yapılan törene, Genel Başkan Yardımcısı Akif Hamza Çebi  katıldı. Çebi, Can Cakmak’ın rozetini takti.

İlçe Sekreteri Mahir Taştan’ın açılışını yaptığı törende, İlçe Başkanı Av.Şevket Arıkan ilk konuşmayı yaptı.  Arıkan, “ İçinde bulunduğumuz süreç artık seçim sürecidir. Tüm partililerin ceberrüt,  zalim ve vahşi kapitalizmin dünyada örneği tek olan AK Parti iktidarına karşı güç ve eylem birliği yapma zamanıdır.7 Haziran seçimlerinde AK Parti’ye dur deme zamanıdır. O nedenle bugün aramıza katılacak olan arkadaşlarımıza ilçe başkanı olarak hoş geldiniz diyorum. Kendileri CHP tüzüğü, parti hukuku ve üyelik hakları açısından tam bir güvence altındadırlar. Benim güvencem tüzüğümüzün yedinci maddesine göre neyse onların da odur. Bu tüzük Kurultay iradesi ile hazırlanmıştır. Tüzüğe uymak saygıdır. Parti meclisine olan güvenimiz gereği bu tüzüğe uyma zorunluluğu vardır. Emeğin yanında olduğunu söyleyen değil yanında olan grupların partisidir Cumhuriyet Halk Partisi.

Sayın Genel Başkanımız partinin dizayn edildiğini MİT tarafından izlendiğini ifade etmiştir. Bugün ele geçirilememiş tek kurum CHP’dir. Kendi içimizdeki olası tartışmalarımız tamamen parti içinde gelişen demokrasi akışıdır ve herkesten buna saygı duymasını beklerim. Biz biat partisi değiliz. Tüzük ve yönetmelik kuralları içerisinde partimizin ülkemizin ve dünyanın sorunlarını tartışırız. MYK’nın ve partimizin meclis grubunun oluşturduğu dengelerle makro,mikroekonomi, dış siyaset, Beykoz’un genel sorunları ve Türkiye’deki açlık sorununa kadar, yerel sorunlardan sorun odaklarına kadar tüm sorunları tespit etmek ve kitlesel olarak 7 Hazirana hazırlanmak durumundayız. CHP 81 ilin 81’nde de milletvekili çıkarmak durumundadır. CHP bir iddia ortaya atmıştır. Bizler bu iddiayı gerçekleştirecek neferler olacağız. Komutansız zafer kazanılmıyor ama kara harekâtı olmadan da zafer kazanılmıyor. Parlamento grubumuzu güçlendirmeli ve zenginleştirmeliyiz.

Sevgili Can kardeşim, burada bulanamayan arkadaşlarıma lütfen şu mesajımı ilet. Burada bulunan CHP’liler ne kadar CHP’li ise siz de o kadar CHP’lisiniz. Tüzüğümüzün belirlediği 3 aylık sürede asli üyelerin sahip olduğu tüm haklardan yararlanma şansınız var. Bu ülkedeki gerici yobaz faşizme ve onların kurmak istedikleri Neo-Osmanlı adı altında din esasına dayalı devlet anlayışına karşı direnen bir kaleyiz ve yeri geldiğinde nöbeti devralmak üzere aramıza katıldınız. Omuzdaş olarak bundan

 

Daha sonra kürsüye gelen CHP Genel Başkan Yardımcısı Akif Hamza Çebi, “Adalet devletini kuracağız diye yola çıkanlar 12 yıl sonra yolsuzluğun, zulmün baskının ve otoriter anlayışın devletini kurdular. Beykozlu olmaktan ve bu güzel havayı aramıza katılacak arkadaşlarımızla teneffüs etmekten son derece mutluyum.92 yıllık Cumhuriyet’te AK Parti hükümetinin 12. yılındayız. Genel seçime doğru gidiyoruz.13 yılda ne kazandık ne kaybettik bunun muhasebesini yapmak gerekir. Seçime doğru bunun hesabını çok iyi yapacağız. CHP’nin Türkiye’nin önüne neler koyacağını, neleri vadettiğini ve Türkiye’yi hangi güzel günlere taşımak istediğini anlatacağız. Eleştirirken CHP’nin programını da anlatacağız. Ancak şunu mutlaka göz önünde tutmak gerekir. Bundan 12 yıl önce AK Parti iktidara geldiğinde neleri vadetti. Bugün Türkiye nelere sahi, bunu mutlaka değerlendirmek gerekir. Adalet devletini kuracağız diye yola çıkanlar 12 yıl sonra yolsuzluğun, zulmün baskının ve otoriter anlayışın devletini kurdular.12 yıl önceye göre insanımızın daha özgür veya daha demokratik bir sistemde yaşadığını söylemek mümkün değildir. İktidara geldikleri ilk yıllarda Türkiye Cumhuriyeti’nin genelkurmay başkanı ile görüşebilmek için Amerikalı dostlarından yardım isteyenler, iktidarlığının onuncu yıllarında genelkurmay başkanını terör örgütü üyesi diye hapse göndermekten çekinmediler. 17 Aralık’ın onuncu yılı bittiği tarihte Türkiye Avrupa yolunda değil yolsuzluk konusunda çok yol kat ettiğini tüm dünyaya göstermiş oldu.

2004’te tam üyelik müzakere takvimi almak için Erdoğan Brüksel’deydi. Öyle veya böyle Türkiye bir adım atmış sanıldı. İmtiyazlı denilen ikinci sınıf bir üyelikti bu. Tam üye yapmayacağız ama sana bir takım haklar tanıyacağız diyen bir anlayıştı. O günün gazeteleri  ‘Merhaba Avrupa’ manşetleri attılar. Ankara’da güpegündüz havai fişeklerle bayram yapıldı.17 Aralık’ın onuncu yılı bittiği tarihte Türkiye Avrupa yolunda değil yolsuzluk konusunda çok yol kat ettiğini tüm dünyaya göstermiş oldu. Bu utanılacak bir tablo. Milletimiz tarihi iyi değerlendirecektir. İstedikleri kadar üstünü kapasınlar bu bir gün mutlaka ortaya çıkacaktır. Bundan hiç kimse kuşku duymasın. Türkiye’de demokrasi insan hakları ve özgürlükler konusunda maalesef geriye gitmektedir. Daha önce atılmış adımlar da çıkarılan ve çıkarılacak yasalar ile bir bir geri alınmaktadır. Makul şüphe diye bir şey vardı. Bu değiştirildi. Denildi ki makul şüphe olmaz olduğu zaman tüm vatandaşlar şüpheli olur. Böyle bir yetki demokraside olmaz dendi. Tarih ne zaman? 17 Aralık 2013!  Bakanlarla ilgili, Başbakanın yakınları ile ilgili soruşturmalar başladıktan sonra. Makul şüphe değiştirildi kuvvetli şüphe getirildi. Şimdi yeniden makul şüpheye dönülüyor. Neden? Çünkü yolsuzluk dosyalarını kapatmakta ciddi adımlar attılar. Biz işimizi gördük. Şimdi makule dönebiliriz. Bizim dışımızdaki bütün vatandaşları ve muhalifleri tutuklama yetkisi savcılarda olsun ki biz bunları kullanalım anlayışına döndüler şuanda. Erdoğan ve Davutoğlu ikilisi meydanlardan korkuyor. Meydanlar onların korkulu rüyası. Gezi benzeri bir protesto hareketinin önüne geçilmek isteniyor. Meydanlardan korkanlar saraylarına tünel yapmaktalar. Ama onları sandıkta milletin elinden kimse kurtaramayacak. İstedikleri kadar tünel yapsınlar.

Büyük maden faciaları yaşadık. Soma’da yaşadığımız faciada 301, Ermenek’te 18 kardeşimizi kaybettik. Biz Soma’dan önce bu facia geliyor diye uyarımızı TBMM’de yaptık. Gelin bir meclis araştırma komisyonu kuralım ve madenlerde ölüm bir kader olmasın dedik. Açlık mı? Ölüm tehlikesi mi? gibi iki seçenek arasında kalan vatandaşımıza yardım edelim dedik. Ama bu ölümlere karşı, ölüm bu işin fıtratında var diyen bir anlayış var şuanda iktidarda. Gerekli yasa tekliflerini de TBMM’ye verdik. Soma ile ilgili düzenlemeler torba yasa ile yapıldı. Şimdi Ermenek’te ölen kardeşlerimiz için yeni bir yasa mı çıkması lazım? İlla her ölümde bir yasa mı yapılmalı?

Türkiye İstatistik Kurumu’nun rakamlarına göre 18 yaş altı 900bin çocuk çalışıyor. Bunların yarısı mevsimlik işçi olarak çalışıyor. Bu çocuklar emsalleri okullara giderken oralarda arazide veya topraklarda çalışıyorlar. Resmi rakam 900bin gerçek sayı çok çok üstünde. Ermenek’te sosyal devletin çöktüğünü bir kez daha gördük.900bin çocuğumuz eğitim, sağlık haklarından ve yaşamın asgari standartlarından yoksun. Ermenek’te çocuğu toprak altında hayatını kaybetmiş olan Recep amcanın ayakkabıları Türkiye’de sosyal devlet olmadığını göstermiştir. Bir yanda saraylarına yüzlerce milyon lira harcayan bir cumhurbaşkanı öte tarafta yırtık bir lastik ayakkabı giyen Recep amca ve ona yeni bir lastik ayakkabı gönderen devlet. Sosyal devletin yeniden inşası gerekmektedir. Bunu CHP gerçekleştirecektir.

Sayın Kılıçdaroğlu geçtiğimiz günlerde MİT’in CHP’ye karşı bir takım planlar içinde olduğunu ifade etti. Buna karşılık Davutoğlu CHP kendisine baksın gibi bir değerlendirme yaptı. Siz başbakansınız, ana muhalefet partisinin genel başkanı ciddi bir iddiada bulunuyor. Size düşen bunu araştırmaktır. Sizi oraya getiren Erdoğan zamanında ‘Ey Kılıçdaroğlu senin nefes alışını bile izliyorum!’ demişti. Siz böyle bir yönetim anlayışından geliyorsunuz. Sayın Davutoğlu’nun görevi bu durumu tahkik etmektir. Bir demeç vererek böylesi önemli bir iddiayı(MİT ve CHP arasındaki ilişkiyi kastederek) geçiştiremezsin.

 Bakmayın Davutoğlu’nun destur almaya Hacıbektaş’a gittiğine. Bunlara inanmayın. Yönetimde bir tane alevi yok. Genel müdür yok. Vali yok. Yükselme imkânı ver, hadi bir atak yap da görelim bu kardeşlerimizi de yönetimde. Devlet memuriyetine giriş sınavında bir kenara bırakılmasınlar. Verilecek cevabı tahmin edebiliyorum. Denilecek ki. Biz devlette birini göreve getirirken kimsenin inancına etnik kökenine bakmıyoruz.

Son olarak bedelli konusuna değinmek isterim. CHP sivil iradenin silahlı kuvvetler üzerinde bir denetimi olarak değerlendirebileceğimiz bir modeli ortaya koymuştur. Ülkeyi siviller yönetir askerler yönetmez. Yurt savunması elbette TSK’nın görevidir. Askerlik de bir vatan görevidir. Yaşı gelen herkes askere gitmekle yükümlüdür. Ancak Türkiye’de askerlik süresinin uzunluğu gençlerimiz üzerinde bir psikolojik baskıdır. Bunu dengelemek gerekir ve bu uygun denge askerlik süresinin kısaltılmasından geçer. Parası olmayan vatandaşlarımıza yönelik bir düzenleme de dâhil ettik bu dengenin içerisine. Bizim verdiğimiz tüm tekliflerde maddi yetersizliklere yönelik çalışmalar da yapılmıştır. İşte bedelsiz bedelli dediğimiz olay budur. Sayın Erdoğan bedelli askerlikle ilgili olarak birileri bu işi kaşıyor deyip durdu. Referandumdan ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce Erdoğan’ın kendisi bu işi kaşımıştır.” ifadelerine yer verdi.

 

Beykoz İşçi Partisi’nden CHP’ne geçen Can Çakmak yaptığı kısa konuşmada, “Teşekkür ederim. Çok heyecanlıyım. Atatürk’ün kurmuş olduğu CHP’deyim. Bu çok önemli bir durum. Bizi kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederiz. Mustafa Kemal Atatürk’ün askerleri olarak mücadelemize devam edeceğiz. Bölünerek değil birleşerek güçlenebiliriz. Mevcut iktidarla da bu şekilde mücadele edebilir.” dedi. .

Kavacık Mah. Fatih Sultan Mehmet Cad. Tonoğlu Plaza No: 3/4 - +90 532 387 73 79 - BEYKOZ - İSTANBUL

Tema Tasarım | AnatoliaWeb