Ana Sayfa Güncel, Manşetler, Siyaset 25 Şubat 2015 1913 Görüntüleme

PARALEL DERELER

İstanbul Giresunlular Çevre, Kültür ve Dayanışma Derneği’nin Bakırköy Altan Erbulak sahnesinde düzenlediği “Dereleri, yaylaları, ormanları ve Denizi ile 2050’de Giresun” adlı panel-forum etkinliğine konuşmacı olarak katılan Prof. Hüseyin Öztürk çarpıcı tespitlerde bulundu.

Jeoloji  Mühendisleri Odası İstanbul  eski   Şube  Başkanı olan ve halen İstanbul Üniversitesi  Mühendislik Fakültesinde Öğretim Üyesi olarak görev yapan Prof. Dr. Hüseyin Öztürk’ün sunumundan başlıklar.

GİRESUN’UN HARİTASI BİLE YOK

Konuşmama hazırladığım bir haritayla başlamak istiyorum. Burada gördüğünüz gibi derelerimizi, yapılmakta olan HES leri ve yaylalarımızı, göllerimizi, bildiğim madenlerimizi, orgi hava alanı ve plajlarımızı göstermeye çalıştım. Böyle bir harita Giresun’da yok. Giresun’daki ilgililerle bu konudaki üzüntülerimi bildirerek neden böyle bir haritamızın olmadığını sordum. Trabzonun, Rize’nin ve Ordu’nun böyle haritaları var. Bir an önce bizim bu haritalarımızı yapmamız lazım. Giresun’a gelecek turistlere Giresun’un özelliklerini, güzelliklerini ve tarihi değerlerini gösterecek bir harita hazırlamamız lazım.

MADENLER HAVZALARIMIZI BOYDAN BOYA KİRLETEBİLİR

Hazırladığım bu harita bölgedeki bütün madenleri koymaya çalıştım.  Bu madenlerden Batlama deresi ve Pazarsuyu Deresi’nin dağlarındaki madenlerde arama çalışmalarında bulundum. Bu madenlerden en önemlisi Gümüşhane’deki Mastra altın madeni, bu maden siyanürle çalışan bir maden. Şu anda kapatıldı. Neden kapatıldığını bilemiyorum ama burada dikkatinizi çekeceğim en önemli mesele burada siyanür kullanılmasıdır. Bu madene Gümüşhane Valiliği izin vermesine rağmen olası bir kirlenmede bu kirliliğin Giresun sahillerine kadar ulaşması söz konusu. Havza yönetimi diye yeni bir modeli konuşmamız lazım. Orman ve Su İşleri Bakanlığı bu konuda yeni bir yönetim modeli üzerine çalışmalar yapıyor. Nasıl bir model olacağını hep birlikte göreceğiz.

 

GİRESUN GÖLLER BÖLGESİ KORUMA ALTINA ALINMALI

Giresun’un göller bölgesinde çok güzel turist gölleri olmasına karşın bu göllerin turizm açısından yeterince tanıtımı yapılamamıştır. Karagöl ve Aygır gölü bu göllerin en bilinenleridir. Elmaligöl, Karagöl, Kurugöl Camiligöl ve Bagirsak gölü çok bilinen göller olmadığından koruma altına alınarak turizme kazandırılmalıdır.

SİS DAĞI YAYLASI TAM BİR FACİA

Giresun’un dağları ve yaylaları var. Bunların içinde Sis Dağı ve yaylasının bugünkü durumu tam bir facia. Sis Dağı yaylasının yönetiminin % 80’i Giresun, % 20’si Trabzonun kontrolünde. Böyle bir yönetim anlayışı olmaz. Bakınız bu yaylarda topuk dediğimiz otlar var. Bu otun üzerinden araçların tekerleri geçtiğinde bu topuk bozuluyor ve erozyona uğruyor. Erozyona uğrayan bu topukların tekrar aynı yerden çıkması mümkün değil. Sis Dağı’nın belirli bölgelerine araç çıkması yasaklanmış ancak bu konuda hiçbir kontrol yapılmıyor. Bu topukların bozulması ile bu topuklarda yayılan hayvanların da beslenme alanları azalıyor. Bektaş ve Kazıkbeli yaylalarını görüyorsunuz harita üzerinde. Bu yaylaları daha çok Giresunlular kullanıyor. Az da olsa Gümüşhaneliler de kullanıyor. Kazıkbeli yaylası bizim atalarımızın yaylası ama baktığınızda bu yayla Gümüşhane topraklarında.” dedi.

 

HAVZA YÖNETİMLERİ BÜTÜNCÜL OLMALI

Size gösterdiğim bu slayt bir havzanın kaynaklarını gösteriyor bize. En önemli kaynağı su kaynağı. Su kaynağı nehirler içi ulaşım için, su kullanımı için, endüstriyel su kullanımı için ve tarım için çok önemli bir kaynak. Maden kaynaklarımız var. Toprak kaynaklarımız var ve diğer kaynaklarımızın hepsi bu havzada. Şimdi yeri gelmişken söyleyeyim. Bu slaytta üç tane il görüyorsunuz. Sarıyla, maviyle ve yeşille. Bir kaynağı üç il de kullanıyor. Türkiye’deki yönetim de bu şekilde. Bu hiç fonksiyonel değil çünkü üstteki bir kirlilik aşağıdaki ile etkileyebiliyor. Bunların kaynak yönetimi de atık yönetimi de yok. Diyelim ki turizm yapacağız. Turizm yapmak için de plajların temiz olması lazım. Bunun içinde bütün havza yönetiminin bütüncül olması lazım. Bu nedenle bütün bir hava yönetimini oluşturacak yeni bir yönetim modelini konuşmamız lazım.

PARALEL YAPI GİBİ PARALEL BORU DERELER OLUŞMUŞ

Heslerin yapılmaya başlamasıyla derelerin koca nehirlerin kuruduğunu söyleyen gördük. Bakınız Kazıkbeli yaylasına giderken Harşıt nehri boydan boya kuruduğunu gördüm. Böyle bir şey kabul edilemez. Bu insanların anılarının, hayatının da kuruması demek. Balıkların kuruması demek. Arıların kuruması demek. Yaşamın kuruması demek. Bunu kabul etmemiz mümkün mü?

Suyu derelerden alıp dağlardan boru dereler oluşturmak kabul edilebilir bir şey değil. Paralel yapı gibi borulardan paralel dereler oluşmuş dağlarımızda. Dereye paralel dağlardan borulardan akan dereler. Bu kabul edilebilir değil. Maalesef bu derelerin sahibi yok. Bu resimde gördüğünüz dere benim Çömlekçi derem. Bu dereyi 18 trilyona ihaleye vermişler. Ne ihalesi. Taşlık ihalesi. Bu derede su kalmamış ki. Burada hiçbir canlı yaşayamaz ki.

BİYOLOJİK ÇEŞİTLİLİK KALMAYACAK

Derelerimiz mahvediliyor. Yeni adıyla ıslah ediliyor. Ne muhtarlar ne halk kimse yok bu derelere sahip çıkan. Ağaçlar kurumaya başladı. Bu da bölgedeki iklim değişikliğinin bir göstergesi. Fındıklıklar kurumaya başladı. Bu bir facia, bir afet. Bu gidiş sürer ve bazı önlemler alınmaz ise bence 2050’de bizi bekleyen şu olur: Kıyılar özelleşir. Yani biz Akdeniz’de bazı yerlerde denizi nasıl göremiyorsak Karadeniz’de de muhtemelen başımıza bu gelir. Bunu biraz da speküle ederek söylüyorum. Deniz kirlenir türler azalır. Şu anda bazı türler azalmış Karadeniz’de ve kirlenme devam ediyor. Bütün Karadeniz boyunca arıtma yok. Bütün dereler lağım şeklinde denize boşalıyor. 2050’de hamsi yiyebilecek miyiz? Şu anda yiyeceğiz gibi duruyor. Ancak kirlenme devam ederse bu kirlenme sonucunda ayakta duran türler de giderek azalacak.

Bu konuda gerçek uzman Türk  Deniz  Araştırmaları Vakfı  Başkanı Prof.  Dr.  Bayram ÖZTÜRK, yani benim abim bilgi verecekti. Ancak  3  aydır  Antartika da araştırmalarda. Dönüşte bu konuda kendisini dinleriz.

 

KARADENİZDE DAMACANA SULAR KULLANILIYOR

Kaynak sularımız kirleniyor ve içme sularımız  azalıyor. Şu an Karadeniz’de Trabzon dahil evlerde damacana sular kullanılıyor. Böyle bir rezalet olabilir mi? Bunun nedeni havza yönetimi yapılamadığı içindir. Suların sahibi yok, rastgele bir yönetim anlayışı var. Hiçbir araştırma yok. Diken öldürücü zehirler atılıyor bahçelere ve yanındaki çeşmeden su içiyoruz. Bu ilaçlar da vücutlarımızda biriken kanserojen maddeleri oluşturuyor.

YAYLALAR DAHA ÇOK TERCİH EDİLECEK

İklim ısınıyor. İklim ısınınca atmosferin su tutma kapasitesi de artıyor. Atmosfer ısınınca daha fazla suyu havada tutuyor. Yağdığı zaman da bu su afet olarak yağıyor. Önümüzdeki süreç derelerin daha fazla kuruma sürecidir. Yüzemeyeceğimiz, kirlenmenin kontrol altına alınmaması halinde salgın hastalıkların oluşacağı bir süreçtir. Yaylalara akın artacaktır. Bunun bir nedeni de insanların daha doğal yerleri tercih etmesinin yanında serin yerleri de tercih etmesi olacaktır. Dolayısıyla yayla topukları da büyük bir erozyona uğrayacaktır. Çöpler çok yeri saracaktır. Dağ göllerimiz kirlenecek suları azalacak. Bu göllerde yaşayan alabalıkların türleri azalacak veya yok olacaktır. İklim değişikliği bitki türlerini de etkileyeceğinden birçok meyve 2050’de bu bölgelerde yetişmeyecektir.

 

HER NEHRİN BİR YÖNETİCİSİ OLMALI

Bence her havzanın bir yöneticisi olmalı ve bu da kaymakamlar olmalıdır. Havzadaki tüm muhtarlarda bu yönetim içinde bulunmalı ve havzalarımız korunmalıdır. Bugünkü yönetimler bu süreci biraz daha ötelemektedir. Öyle sanıyorum ki biz de bu havzaları kaybetmeye başladıktan sonra bu havzaların korunması için yönetim şekilleri oluşturacağız.

Kavacık Mah. Fatih Sultan Mehmet Cad. Tonoğlu Plaza No: 3/4 - +90 532 387 73 79 - BEYKOZ - İSTANBUL

Tema Tasarım | AnatoliaWeb