Ana Sayfa Köşe Yazarları 18.07.2021 1852 Görüntüleme

BÖYLE Mİ OLACAKTIK!

 

Yine bir bayram yaklaşıyor. Aslında her bayram, gelişiyle beraber çevresinde yarattığı pozitif hava ve kırgınlıkların son bulmasına vesile olması, maneviyata yapmış olduğu katkı ile hatırlanır. Şimdilerde bayram biraz da üzgün ve kırgın bize; çünkü o eski bayramlar dan yavaş yavaş uzaklaşıyor olduğumuzu görüyoruz.

Yaşı biraz daha orta yaş seviyesi ve üstü olanlar eski bayramlar ile şimdiki bayramların tadının, lezzetinin aynı olmadığını daha iyi bilirler. Bayram öncesinde çocukların neşesi yüzüne vurur; anne ve babası ile birlikte çarşı pazar dolaşılır, herkesin bütçesine uygun bayramlıklar akşam yorgunluğu ile beraber poşetlere girmiş olurdu. Yeni kıyafetlerini bayramda giymek için sabırsızlanan çocuklar, aldıkları kıyafetlerin ütüsünün bozulmaması için her gece kıyafetlerin yanında nöbet tutardı.

Bayram coşkusu her evde kendini gösterirdi o dönemler. Bayram öncesi arefe günü ise bayramda bir arada olamadığımız ölmüşlerimizin mezarlarını ziyaret eder; bir yerde onlarsız bu bayramı kutlamak için onlardan af dileyerek izin isterdik. Mezar başında edilen duaların ardından onlarla vedalaşır, her daim kalbimizin onlarla olduğunu hissettirirdik.

Bayram günü temiz olmak ve temiz kıyafetlerimizi giymek için akşamdan banyo yapılır, anamız bizi derimizi soyarcasına keselerdi. Ertesi sabah ise bayram namazını kaçırmamak için saatler erkenden kurulur, ertesi günkü büyük şöleni sabırsızlıkla beklerdik. Sabahın erken saatinde bayram namazı ile o coşku başlar ve ilk bayramlaşmalar bayram namazı bitiminde tanıdıklarımızın elini öpmek ve harçlıklarımızı almayla başlardı. Sonra pür telaş eve gidilir ve o gözümüz gibi baktığımız bayramlıkları giyerdik.

Bayram sabahı bütün ailenin bir arada olduğu kahvaltı sofrasına oturulurdu. Herkesin yüzündeki mutluluk, neşe, heyecan sofraya yansır; evin içi kahkahalara boğulurdu. Biz çocuktuk; çocuk için en önemli günlerden biridir bayram. Daha kahvaltıya oturumadan anne, baba , dede ve ninenin elleri öpülür baş üstüne konulurdu. El öpüp baş üstüne koymak çok eski bir Türk geleneğidir. “ Başımın üstünde yerin var “ demektir bir yerde.

Kahvaltı biter artık konu komşu, dost, ahbap ve arkadaşlarla bayramlaşma faslına sıra gelmiştir. Evler hiç boş kalmaz; biri girer diğeri çıkardı. Çocuk aklımla demek insanlar hep bayramda bir araya geliyor diye düşünürdüm. Gerçekten de bayram harici aynı samimiyet yine olsa da bu denli yoğun bir görüşme olmazdı; çünkü herkesin ertesi günü ya işi olur ya da okulu.

Şimdilerde bu denli bir bayram telaşına her ailede denk gelmek pek imkan dahilinde değil. Artık insanlarda gelişen çağla birlikte bu bayram telaşının yerini“ Antalya’ ya mı gitsem yoksa İzmir’e mi”    “ O otelde mi kalsak yoksa bu otelde mi ” almış durumda. Hâliyle bayramlarda büyükleri ziyaret, onları hatırlayıp ellerini öpmek, arefe günü ölmüş büyüklerimizin kabrini ziyaret etmek nerdeyse kaybolmuş durumda. Onun yerini telefondan konuşma süresi bir dakikayı bulmayan yavan, samimiyetten uzak mecburiyetten aramayı gerektiren bir bayram kutlaması almış durumda.

Ama yine de bu güzel geleneği devam ettiren ve kendisinden sonraki kuşaklara da aktaran az da bir kısım var. Gelişen çağ ile birlikte pek çok değerimizi kaybettiğimizi üzülerek görüyoruz. Toplumsal bir problem olan bu durumun değişmesi aslında yine bizlerin elinde. Çocukluğumuzun o saf bayramlarına sahip çıkmak bizlere düşen en önemli vazifelerden biri olmalı.

Halı hazırda bu güzel geleneği devam ettiren yerler genelde kırsal kesimdeki köylerimizdir. Doğup büyüdüğüm bir köy olmasa da; anamın ve babamın doğduğu, büyüdüğü köy de bu ilginç bayram geleneklerinin halen devam ettiğini görmekten büyük bir mutluluk duymaktayım. Bizim köyde arefe günü mezar ziyaretinin ardından çoluk çocuğa bayram şekeri, lokum dağıtılır. Ertesi günse bayram namazını müteakip geceden sabaha kadar bu işin ustası, erbabı olan ve köyün aşçılık konusunda ehil olan kişilerince büyük kazanlarda tavuk etli keşkekler, bol etli yahniler pişer, namaz sonrası tüm davetlilere ikram edilir. Bu ziyaretin tüm masrafları ise köyün ileri gelenlerince, hali vakti iyi olanlar tarafından karşılanmaktadır. Uzun uzadıya karşılıklı olarak hazırlanan masalarda her türlü sohbet yapılmakta, köy ahalisi karşılıklı bayramlaşıp, küskünler birbirine el verir tokalaşıp kucaklaşmaktadır.

Bu güzel görüntülerin uzağında kalıp ta tatili yurt köşesinde sayfiye yerde denize girmek, kaydırakta kaymak, plajlarda denize girip güneşlenmekle tercih edildiğini görüp; büyüklerimizin hepten unutulması içimizi acıtmaktadır. Bu da bize “ Böyle mı olacaktık” dedirtiyor maalesef. Ne güzel dile getirmiş rahmetli Barış Manço bayram heyecanını şarkısında.

Sen gittin gideli

İçimde öyle bir sızı var ki

Yalnız sen anlarsın

Sen şimdi uzakta

Cennette meleklerle

Bizi düşler ağlarsın

Bugün bayram

Erken kalkın çocuklar

Giyelim en güzel giysileri

Elimizde taze kır çiçekleri

Üzmeyelim bugün annemizi

Bugün bayram

Erken kalkın çocuklar

Giyelim en güzel giysileri

Elimizde taze kır çiçekleri

Üzmeyelim bugün annemizi

Sen yaz geceleri

Yıldızlar içinden ara sıra

Bize göz kırparsın

Sen soğuk günlerde

Kalbimi ısıtan en sıcak anımsın

Bugün bayram

Erken kalkın çocuklar

Giyelim en güzel giysileri

Elimizde taze kır çiçekleri

Üzmeyelim bugün annemizi

Bugün bayram

Erken kalkın çocuklar

Giyelim en güzel giysileri

Elimizde taze kır çiçekleri

Üzmeyelim bugün annemizi

Bugün bayram

Çabuk olun çocuklar

Annemiz bugün bizi bekler

Bayramlarda hüzünlenir melekler

Gönül alır bu güzel çiçekler

 

 

 

 

İlginizi çekebilir

ENTELLEKTÜEL PARA

ENTELLEKTÜEL PARA

Kavacık Mah. Fatih Sultan Mehmet Cad. Tonoğlu Plaza No: 3/4 - +90 532 387 73 79 - BEYKOZ - İSTANBUL

Tema Tasarım | AnatoliaWeb