Ana Sayfa Köşe Yazarları 26.09.2020 5421 Görüntüleme

İNTİHAR MI? YOKSA CİNAYET Mİ?

Bugün yine mis gibi bir güne merhaba dedik. İstanbul , yaz günlerinin son demlerini yaşadığımız şu dönemde nazire yaparcasına insanları güne sımsıcak bir hava ile karşılıyor. Güneş adeta insanın içini ısıtmakta, buram buram yaşam sevinci kokmakta. Peki ya güne merhaba diyemeyenler!

Şu son günlerde yazılı ve görsel medyada yine gündemde baş sıraları işgal eden ve gündemden düşmeyen intihar vakaları boy göstermekte. İnsan bu haberleri okurken tüyleri diken diken olmakta, kişiyi bu noktaya sürükleyen nedenleri merak etmekte.

Kişi neden intihar eder? İntihar eden kişinin psikolojik durumu nedir? İnsan kendi canına bile kıymayı göze alabilecek hangi olayları göğüsleyememekte? Bu soruların ardı arkası kesilmez. Okuduğumuz her vakada farklı farklı hayat hikâyeleri var gibi görünüyor olsa da aslında sorun içeren fazla kategori yoktur. Belli başlıcaları ise: Borçları ödeyememek, geçim sıkıntısı, taciz ve tecavüz, sevgiden mahrum kalma, ailenin ilgisizliği, kıskançlık diye sıralama yapabiliriz.
Bütün Türkiye’ nın dikkatini çeken bir intihar vakası geçen gün Kocaeli’de meydana geldi. Kocaeli’ nın Darıca ilçesinde 18 yaşındaki Furkan CELEP Instagram hesabından hayatına son vereceğine dair bir paylaşım yaptıktan sonra maalesef kayalıklardan atlayarak intihar etti ve ardından da yürek burkan bir hikâye çıktı. Kendisinin intihar etmeden önce yaptığı paylaşımda ifade ettiklerine isterseniz bir göz atalım ki; bu çocuğumuz bu noktaya nasıl gelmiş, bir göz gezdirelim.

“Sözlerime başlamadan önce bir içki, uyuşturucu veya madde bağımlılığı etkisinde bulunmadığımı belirtmek istiyorum. Bunalımda veya depresyon da da olmadığımı belirtmek istiyorum. Bu, üzerinde haftalarca hatta aylarca düşündüğüm ve sonucunda bu karara vardığım bir durum. Bu zaman diliminde bir çok kişiyle dolaylı yoldan konuştum. Durumu bu kadar ciddi ve derinlemesine anlatmak istemedim. Paniğe kapılmalarını, bu konuya kafa yormalarını, saatlerini vermelerini , psikolojilerini ve yaşantılarını etkilemek istemedim. Olabildiğince yumuşattım ve gerektiğinde durdum. Kendi içimde kendi sorunumu çözmeye çalıştım. Vardığım sonuç ise bu. Hassas kalpli diyebileceğimiz insanlardan biriyim. Şu zamana kadar hep doğru olanı yapmaya çalıştım. Yalan söylememeye, küfür etmemeye, argo kullanmamaya çalıştım. İnsanları incitmemeye özen gösterdim. Onlara sürekli olarak yardım etmeye çalıştım, değerli hissetmelerini sağladım, elimden geldiğince değer verdim. Çokça empati yaptım, duygularını hissetmeye, onları çokça anlamaya çalıştım. Çok yönlü olabilmek için her kafa yapısına uygun çokça şarkı dinledim, kitap okudum, araştırma yaptım. Herkesin görüşünü değerlendirdim, onlara saygı gösterdim. Kendimi geliştirmek için spora gittim, yabancı dil öğrenmeye çalıştım. Herkese ve her şeye merhametli olmaya çalıştım. Karıncayı bile ezmemeye özen gösterdim,. Evde bir arı veya böcek olsa onu öldürmek yerine bardakla alıp özgür bıraktım. Yemekten arta kalanları çatıya kuşların aç kalmaması için attım. Zorbalıktan kaçırdım, kimseye bulaşmadım. Zorda kalanlara yardım ettim. Paraya ihtiyacı olana para, ilgiye ihtiyacı olana ilgi verdim. Hayvanları sevdim, onları besledim. Doğayı kirletmemeye çalıştım. Uzayı, doğayı, gökyüzünü, ormanları ve hayvanlar için plastikleri çöp yerine istifleyip geri dönüşüme bile atmaya çalıştım. Daha iyi bir dünya için elimden geleni yaptım. Ailevi duygulardan yoksun büyüdüm. Hiçbir zaman babamla veya abimle doğru dürüst dertleşemedim. ( Bunun için kimseyi suçlamıyorum sadece biraz ilgi ve şefkat görmek iyi gelebilirdi). Kendi özümü, yeteneğimi öğrenemedim. Bunun için çok uğraştım, çaba gösterdim. Neyi sevdiğimi bilmiyorum, ne olmak istiyorum bilmiyorum, hatta ne okumak istediğimi dahi bilmiyorum. Benim yaşımdaki insanlarla aramda uçurum var, her konuda benden üstünler. Zaman geçtikçe kendi kişiliğimden uzaklaşmaya başladığımı hissediyorum. Gittikçe yalan söylemeye, argo hatta küfür söylemeye bile başladım. İnsanlardan uzaklaşmaya, onları önemsememeye, doğaya ve hayvanlara zaman ayırmamaya başladım. Kendimi zamanla duygusuz bir insana dönüşüyormuşum gibi hissetmeye başladım. Bunlar bana göre değil. Ben hayatımın geri kalanını bu şekilde devam ettirmek istemiyorum. Bir araba , bir ev veya herhangi bir şey uğruna aylarımı, yıllarımı harcamak istemiyorum. İş hayatı bana çok yorucu geliyor. Hem içten hem de dıştan yıpranıyorum. Birşey uğruna bunca sorun yaşamak bana mantıklı gelmiyor. Bunun yerine herşeyi arkada bırakıp gitmek, herşeyi kapatmak daha mantıklı geliyor. Aslında hiçbir şey için yaşamıyorum. Yaşamak için bir nedenim, bir amacım yok. İnsanların sürekli yoluma taş koyup beni yoracaklarını biliyorum. Bunun için çabalamak istemiyorum. Belki de bu kadar derin, bu kadar hassas biri olmamalıydım. Keşke tanrı beni böyle yaratmasaydı deyip duruyorum kendi kendime. Birisi en ufak hakaret bile etse buna çok üzülüyorum. Biraz üzülünce boğazım yanıyor, sözcükler çıkamıyor ağzımdan. Merak ediyorum, kimse neden değerli olduğumu hissettirmiyor bana. Neden kimse beni sevmiyor? Milyarlarca insan olmasına rağmen neden kendimi çok yalnız ve değersiz hissediyorum. Biraz daha eğlenceli, daha yakışıklı, yada daha çalışkan mı olmam lazım? Hayat bunları istiyor. Benim bunları karşılayacak ne gücüm ne de umudum var. Daha iyi görünmek için, insanların beni sevmelerini sağlamak için kendimi yormak, yıpratmak, ruhumu kirletmek istemiyorum. Neden beni böyle sevmiyorlar ki? Düşüncelerimi, fikirlerimi, değer verdiğim her şeyi sırf dış görünüşüm biraz kötü diye kestirip atıyorlar. Bu konuda önemseyeceğim birini bulmaya çalıştım ( Değer vermek istedim, değer görmek istedim, özel hissetmek istedim) ama her seferinde ters tepti. Arkadaşlıklar, dostluklar kurmaya çalıştım olmadı. Burada kalmamı sağlayan birkaç şey vardı. Şarkılar, kitaplar, filmler, doğa ve gökyüzü( özellikle bulutlar ve gün batımı) ve birkaç tanede dost. Bunlar bir süreliğine benim burada kalmamı sağladı; bunun için minnettarım. Çok sevdiğim, bu konuda her şeyimi verebileceğim iki dostumu çok üzdüğüm için özür diliyorum. Benimle geçirdikleri vakitler için, her şeylerini benimle paylaştıkları için, bana karşı nazik ve iyi kalpli oldukları için, benimle yıllarca birlikte oldukları için ve bana kattıkları her şey için çok teşekkür ediyorum. Onlara buradan bir kucak dolusu kalp yolluyorum. Her şeye rağmen bugünün geleceğini biliyordum. Hiç bir zaman yaşlanmayacağımı, düzgün bir hayat yaşamayacağımı biliyordum. Sadece bana bu kadar yakın olduğunu bilmiyordum. Bu dünya yaşamak için çok kötü bir yer, bunu istemiyorum. Son kez bugüne kadar birini üzdüysem, birinin kalbini kırdıysam, bunun için üzgünüm, özür diliyorum. Belki burada bulamadığım huzuru gökyüzünde bulurum. Huzurlu, mutlu, umut dolu bir hayat sürmeniz dileğiyle hoşça kalın.”

Evet! İntihar eden bir evladımızın son sözleri bunlar. Tahmin edebiliyorum ki; çoğunuz bu kadar uzun bir veda mektubunu bile okuyamamıştır. 18 yaşında hayatına nokta koyan bu gencin de sorunu bu zaten: Dinlenmemek, değer verilmediğini hissettirmek, sevgisizliğe mahkum etmek.

Çocuk doğurmak, dünyaya getirmek en kolay iş. Ya sonra! Hangi aile çocuğunun akşam dışarda ne yaptığını biliyor? Hangi aile çocuklarının arkadaşlarını tanıyor. Çocuğunuzu alıp hiç sohbet edip ona karşı ilgili olduğunuzu hissettirdiniz mi ? Bu dediklerime olumlu cevaplar verenlere sözüm yok; ama olumsuz cevap veren aileler lütfen çocuğunuza sırtınızı dönmeyin. Sakın ola ki; parasını , harçlığını veriyorum, özel okulda okutuyorum demeyin. Vicdanınızda evlat katili durumuna düşmemek için kalbinizi çocuğunuza açın. Açın ki yeni Furkan haberlerini okumayalım. Herkese ailesi ile iyi hafta sonları diliyorum.

Kavacık Mah. Fatih Sultan Mehmet Cad. Tonoğlu Plaza No: 3/4 - +90 532 387 73 79 - BEYKOZ - İSTANBUL

Tema Tasarım | AnatoliaWeb